Sonntag, 7. Februar 2021

Kürtçe 45'lik plaklar



1960 sonrası Kürtçe plaklar


  • 45’liklerin piyasaya girdiği yıllar Türkiye’de Kürtlerin sosyal ve siyasi yapısının da değiştiği yıllardır. İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere çalışmak veya okumak için yerleşen Kürtler, 1960 darbe sonrası oluşan ortamdan yararlanmaya çalıştılar. 


Türkiye’de 1961 Anayasası’nın getirdiği nisbi serbestlikle beraber Kürtler kültür, sanat ve basın alanında görünür olmaya başlar. Müzik piyasasında plak şirketlerinin artışı ile beraber Kürt müzisyenler de plaklara Kürtçe şarkılar okumaya başlar. Söz gelimi plak ve kasetleriyle Kürtlerin evine konuk olan Ayşe Şan, plak yapmak için 1963 yılında İstanbul’un yolunu tutar. 60’lardan başlayarak 70’lerin ortalarına kadar devam eden plak furyasında, Kürtler arasında en bilindik isimlerden biri de Ayşe Şan’la beraber, Mahmut Kızıl’dır. Bu iki isim dışında Hüseyin Tutal, Zülfükar Yumruk, Kemal Örkün gibi isimler de kısmen tanınan kişilerdir. Nisbi serbestliğin yanı sıra plak çıkaran şirketlerin sahiplerinin Kürt olması da Kürtçe plakların o yıllarda müzik piyasasında bulunmasına imkan sağlamıştır.  

İlgi görmeyen bir konu

Irak ve Suriye’de çıkmış veya ABD, İngiltere gibi ülkelerde kayda alınmış Kürtçe taş plaklar kadar ilgi görmeyen bir konudur Türkiye’de çıkan Kürtçe 45’lik plaklar. Kasetleri 'kayıt-dışı’ olarak basıp çoğaltmak mümkünken plaklar için resmiyet ve belli başlı prosedürler gerekliydi. Bu yönüyle görünür olması gereken Kürtçe 45’lik plaklar her nedense sadece birkaç isimle kotarılmaya çalışılmıştır. 

1953’te yasaklanan Kürtçe plaklar

Türkiye’de taş plak döneminde bilindiği kadarıyla kayıtlı herhangi bir Kürtçe plak yoktur. Ancak bu, Türkiye’de Kürtçe taş plakların bulunmadığı anlamına gelmez. Bu dönemde özellikle Irak ve Suriye’den gelen Kürtçe plakların gizli bir piyasası olmuştur. Bu konuda 15 Eylül 1953 tarihli Milliyet gazetesinin haberi dikkat çekicidir. ‘Kürtçe plâklar toplatılıyor’ başlığıyla yayımlanan haberde şu bilgilere yer verilir: 
“Müddelumumlik piyasaya çıkarılmış bulunan bir kısım Kürtçe plâkların toplattırılmasına karar vermiştir. 
Suriye’de doldurulmuş bulunan bu plâkların bir propaganda veya siyasi bir manevra gayesile memleketimize sokulduğu zannolunmakta ve tahkikata devam edilmektedir.” 

Tesadüf veya ilgili başka bir olay da aynı yıl yaşanır. Hesen Cizîrî, Celal Güzelses’i görmek için Diyarbakır’a gider. İki gözünden âmâ olan Hesen Cizîrî, Ulu Camii yakınındaki bir kahveye oturur. Kendisine çay getiren kahveciye ‘Dengbêj Celal burada mı? diye sorar. Başkalarının yardımıyla Celal Güzelses’in evini bulur ve konuğu olur. Beraber köye gidip çalar, söylerler. Hesen Cizîrî, Celal Güzelses’i de kendisi ile Irak’a götürmek ister. Celal Güzelses bu teklife sıcak bakmaz. Fakat daha sonra, plak doldurmak için Suriye’ye doğru yola çıkar. Sınırdan öteye geçemeyen Güzelses, Türkiye-Suriye sınırında konser vermekle yetinip Diyarbakır’a geri döner. (1) Yasaklanan Kürtçe plakların bu ziyaretle bağlantılı olabileceği ihtimali çok da akıl dışı değildir.(2)   

45’lik piyasası

1960 sonrası oluşan 45’lik Kürtçe plak piyasasına giriş yapmadan önce bu piyasanın Türkiye’de ne zaman oluştuğuna bir göz atalım. 
Türkiye’de ilk 45’likler 1962 yılında basılmaya başlanır. Zeki Müren, Behiye Aksoy, Muzaffer Akgün 45’lik plak çıkaran ilk isimler arasındadır. Taş plaktan, yani 78’lik plaktan 1965 yılında tamamen vazgeçildi. Her iki yüzünde birer şarkı bulunan 45’lik plaklar sonraki yıllarda ikiden fazla şarkı barındıran Mini LP’ler ile beraber varlığını sürdürecektir.(3)

Sosyal ve siyasi yapının değiştiği yıllar

45’liklerin piyasaya girdiği yıllar Türkiye’de Kürtlerin sosyal ve siyasi yapısının da değiştiği yıllardır. İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlere çalışmak veya okumak için yerleşen Kürtler, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından oluşan ortamdan yararlanmaya çalıştılar.

Kürtler, basın alanında 1962 ve 1963 yıllarında çıkardıkları Dicle-Fırat, Deng, Roja Newe gibi yayınlarla, siyasi arenada ise Türkiye İşçi Partisi’nde kısmen de olsa kendilerini ifade edebilmiştir.1967 yılında başlayan Doğu Mitingleri de sonraki yıllarda bağımsız örgütlenmenin temelini oluşturacaktır. 13 Ağustos 1967’de Silvan’da başlayan mitingler serisi Diyarbakır, Siverek, Batman, Dersim, Ağrı ve aynı yılın 18 Kasım’ında Ankara’da yapılan mitingle son bulmuştur.(4) Bu gelişmelerin yanı sıra Irak’ta Mele Mustafa Barzanî önderliğinde Kürtlerin devlete karşı verdiği savaşın Türkiye’deki Kürtler üzerinde de etkisi oluyordu. Politik gelişmelerin yanı sıra 60’lı yıllara girdiğimizde Kürtçe yayın da yapan Erivan, Bağdat ve Tahran radyolarının etkisiyle Kürt müziğini dinleyenlerin sayısında artış olmuştu ve haliyle pazarın müşterileri de hazırdı.(5) Zaten Türkiye’de çıkan Kürtçe 45’liklerden bazıları da Kürtlerin bu radyolar aracılığıyla duyduğu Karapetê Xaço, Kawis Axa, Mihemed Arif Cizrawî gibi isimlerden olacaktır.  

Pazar mı, sesin kayıt altına alınması mı?

Bir bakıma Kürt müziği üzerine yapılan çalışmalarda piyasa veya pazardan kasıt, aslında sesin kayıt altına alınması ve dağıtılmasıdır. Çünkü Türkiye’de Kürt müziğinin pazarı ne plaklar ne de kasetlerle başlar. Öncesinde de köy ve ilçelerde kurulan düğün ve divanlardaki icracılar aracılığıyla Kürt müziğini canlı tutan bir pazar zaten vardı. Özellikle geçimlerini düğünlerde icra ettikleri Kürtçe müzik ile sağlayan Kurmancların ’mitirb’ diye adlandırdığı peripatetik gruplar, bu pazarın önemli aktörlerindendi.(6) Tor bölgesinde oda ile sınırlı kalmayıp, tahmini olarak 1970’li yılların başına kadar Zêw ve Şêhr adı verilen müzik şölenlerinin de bulunduğu festivaller düzenlenirdi.(7) Kürt müziğini canlı tutan oda kültürü sadece bir bölgeyle de sınırlı kalmamıştır. Söz gelimi İç-Toroslar’da yaşayan Kürtler için de belleğin kayıt cihazı olduğu ’Oda Kültürü’, Kürt müziğinin önemli merkezlerindendi.(8)

Kürt kimliğini vurguluyordu

Türkiye’de 60 ve 70’li yıllarda ‘hemşehrilik’, kente yeni göçen kitlelerin sosyal ilişkilerinde önemli bir rol oynar. Özellikle 60’lı yılların ortalarından itibaren Kürtlerin büyük kentlere göçünde de belirgin bir artış olur ve bununla beraber sosyal ilişkilerde hemşehrilik ve kent imgesi görünür olmaya başlar. Öyle ki Kürtçe plakların üzerinde sanatçıların geldiği il veya ilçeyi belirten sıfatlar vardır; Urfalı Şükrü İzol, Erganili Zülfükar Yumruk, Diyarbakırlı Mahmut Kızıl, Yüksekovalı Fikri Kaya, Savurlu Ahmet Akdoğan gibi. Bu sanatçının Kürt kimliğini vurgulamak için de kullanışlı bir yoldu. Zira bazı plakların üstünde ‘Kürtçe’ veya Kürtçe yerine ’Maya’ yazsa da çoğu durumda plağın Kürtçe olduğuna dair bir ibare yoktu. Yine o yıllarda basının bu tür plaklara ilgi göstermeyeceği düşünüldüğünde aynı zamanda sanatçı hakkında dinleyiciye küçük ama değerli bir bilgi veriyordu. 

O yıllarda ‘Doğulular’ için ‘hemşehrilik’ aynı şehirden gelmiş olmaktan ziyade ‘Kürtlük’ü ifade ediyordu. Mesela Ayşe Şan, anılarında Silvana Plak’ın sahibi Lütfü Şütşurup’tan bahsederken onun kendisini ‘Ben senin hemşehrinim’ diyerek tanıttığını yazar, oysa Lütfü Şütşurup’un kendisi Vanlı, Ayşe Şan ise Diyarbakırlıdır.(9)

Plak şirketlerinin isminden kullandıkları logoya kadar kent vurgusu güçlüdür. Örneğin; Silvana Plak’ın sahibi Lütfü Sütşurup Vanlı olup İstanbul’da faaliyet göstermiştir ve şirketin logosu için Van Gölü’nü simgeleyen bir resim tercih etmiştir. Logosunda Diyarbakır surlarını görsel olarak kullanan Yakışan Plak da Kürtçe plaklara yer vermiştir. 

1960’lı yıllarda dikkat çeken başka bir husus da Ağrı Gecesi, Diyarbakır Gecesi, Besni Gecesi tarzında etkinlikler düzenlenmesidir. Görünürde hedef kitlesi belli bir yörenin insanı olsa da, bu tür etkinlikler aynı zamanda Kürtler arasındaki farklı kuşakların, siyasi eğilimlerin, kültürlerin bir araya geldiği, kısmen de olsa Kürt müzik piyasasına can veren etkinliklerdir. 

‘Hemşehrilik’ o yıllarda Kürtler için sadece sanat piyasasında değil siyaset sahasında da etkili ve belirleyici bir konumdadır.(10) 

Yakışan Plak

Diyarbakırlı Yakup Yakışan’ın sahibi olduğu Yakışan Plak, en çok Kürtçe 45’lik plak çıkaran şirketlerden biridir. Yakup Yakışan, İstanbul’da kurduğu Yakışan Plak’ın Diyarbakır’da da bir şubesini açar. Öncesinde de kurduğu Aile Pazarı’nda (11) plak ve plak çalar satışı yapan Yakup Yakışan, çok sayıda Kürtçe plağın çıkarılmasına vesile olmuştur. Örneğin; Âşık Ali Cizreli’nin çok sayıda Kürtçe plağını Yakup Yakışan çıkarmıştır.

Peki kim bu Âşık Ali Cizreli? 

Âşık Ali Cizreli, Kürtçe 45’lik plak piyasasının üretken ve bahsedilmeye değer bir ismidir. Botan bölgesinde “Eliyê Feramez” adıyla tanınan sanatçının Yakışan Plak’tan çok sayıda plağı çıkmıştır. Abdulkadir Bingol’ün ‘Kulîlkên Baxê Botan’ kitabında verdiği bilgilere göre kimlikteki adı Ali Kürekçi’dir ve tahmini olarak 1941 yılında Cizre’de dünyaya gelmiş. Müzik alanındaki çalışmalarını sürdürmek için 1962 yılında Irak’ın başkenti Bağdat’a gider ve orada bulunan Mihemed Arif Cizrawî, Ayşe Şan, İsa Perwarî ve Hesen Cizîrî ile tanışır. 1965 yılında edindiği müzikal tecrübe ile geri döner. Diyarbakırlı Yakup Yakışan ile tanışır ve Yakışan Plak’tan çok sayıda plak çıkartır. Abdulkadir Bingol, 20 plak çıkardığını yazar. Eliyê Feramez, 1977 yılında vefat eder.

Bilindiği kadarıyla Botan bölgesindeki müzisyenler için ’âşık’ sıfatı kullanılmaz. 60 ve 70’li yılarda âşıkların müzik piyasasında yoğun bir biçimde yer almasından dolayı bir yanıyla popülerliğinden faydalanmak bir yanıyla da fazla göze çarpmamak için Eliyê Feramez için bu sıfat kullanılmış olabilir.

Urfa’nın Sesi

Urfa’nın Sesi plak şirketinin sahibi Urfalı Bedir Çağlayan da Kürtçe 45’liklere yer vermiştir. Bedir Çağlayan pek çok Urfalı’ya plak yapmış, Türkiye müzik piyasasında tanınmış Urfalı yapımcılardandır.(12) Bu Urfalılardan biri de İbrahim Tatlıses’tir; ki ilk şarkıcılık yıllarında Urfa’nın Sesi’nden plaklar çıkarmıştır. 1958 yılında Urfa’dan İstanbul’a gelip yerleşen Çağlayan’ın kendisi de müzikle uğraşır. Cemil Horo’nun ‘Lo La Vo’nun Devamı’ plakında ‘Derleyen’ olarak da ismi geçmektedir.

Aleviliğe ilişkin motifler, isimler

Bu yıllarda Kürtçe plak piyasası renklidir. Farklı bölgelerden Kürtler, plaklara Kürtçe okumuştur. Bu bağlamda Sivas’ın Ulaş kazasından olan Aşık Musa Pervani’den özellikle söz etmek gerekir. Nisso Plak’tan çıkan Kerbela Ağıdı’nı İsmail Ezer ile beraber okumuştur. Bu ağıdı farklı kılan, Kürtçe olmasıdır. Plağın üzerinde de dilinin Kürtçe olduğu yazılır. İsmail Ezer ağıda ilişkin Türkçe girizgahlar yapar, Âşık Musa Pervani ise ağıdı Kürtçe okur. Bu ağıt Kızılbaşlığın Kürtçe sözlü geleneğini anlamak için de ayrıca bir kaynaktır. Tarihçi Mehmet Bayrak, ağıdın bir kesitine ‘İç-Toroslarda Oda Kültürü ve Kürtçe Edebiyat’ kitabının ‘İç Toroslar’da Kilam ve Beyt derlemelerimiz’ kısmında ‘Îmam Hûsêyn’ adıyla yer vermiş.(13)

Âşık Musa Pervani, sonraki yıllarda ‘Pervani Plak’ adıyla kendi firmasını kurar. Âşık Sinem Bacı, verdiği bir röportajda 1970’li yıllarda Âşık Musa Pervani ile tanıştığını ve ilk plağını onun yanında yaptığını anlatır.(14) Başka bir röportajında ise, bu kez ‘Aşık Musa’ olarak andığı Âşık Musa Pervani’den “Pervani Plaktan Aşık Musa, ‘Sesin güzel, yumuşak eserlere yer veririm ancak komünist şarkı yapmam’ dedi, korkmuştu” sözleriyle bahseder. (15)

Türkiye’de 45’lik plak piyasasında Alevi ozanların gözle görülür bir mevcudiyeti söz konusudur. Öyle ki Aleviliğe ilişkin motifler, isimler, beyitler, deyişler, plak isimlerinden tutalım plak şirketlerinin logosuna kadar oldukça görünürdür. Sivaslı Mahmut Gülçiçek, Âşık Hasan Turan da plağa Kürtçe okuyan Kürt Alevi ozanlardandır. Malatyalı Bilal Bozdağ da kendisini ‘İlk defa Alevi deyişlerini Kürtçe olarak plağa okuyan’ sıfatıyla tanıtır. (16)

Sonraki yıllarda Kürt Alevi ozanların büyük çoğunluğu kaset ve plaklarında Türkçe söylemiştir. Fakat tersi durumlar da yaşanmıştır. Örneğin, 1942 Afşin doğumlu İsmail İpek çıkardığı onlarca 45’lik plakta Türkçe söylerken, son dönemlerde çıkardığı kasetlerde Kürtçeye yer vermiştir. 

Yavaş yavaş bir devir kapanıyor

70’li yılların ortalarına doğru plakların korsan bir biçimde kasetlere çekilip satılmaya başlanması ile ’45’lik plak devri’ yeni bir safhaya evrilmek zorunda kalır. Plaklar yerini artık kasetlere bırakmak zorundaydı. Öyle ki bazı kasetçiler, gazetelere verdikleri reklamlarda, ‘Kasetler plaktan çekilme olmayıp orijinal stüdyo kayıtlarıdır’ ibaresini, müşteri çekebilmek için özellikle belirtme ihtiyacı duymuşlardır.  

Sadece teknik bir değişim değil 

70’li yılların ortalarına doğru kasetin Türkiye’de profesyonel olarak piyasaya girmesi ve Kürtlerin politizasyonu ile beraber, Türkiye genelinde olduğu gibi Kürtler için de plak dönemi zamanla kapanır ve kaset dönemi başlar. Bir süre sonra Kürtçe plak çıkaran isim ve simaları artık göremeyiz. Plak döneminin sanatçıları politika ile çok ilgili değilken kaset döneminin sanatçıları Kürt siyasetinin aktif öznelerindendi. Buna paralel olarak plak döneminin repertuarları ile kaset döneminin repertuarları müzikal olarak da dünya görüşü olarak da birbirinden oldukça farklıydı. Bu bakımdan Kürt sanat dünyası için Türkiye’de plaktan kasete geçiş, sadece teknik bir değişim değil tabiri caizse bir devrin kapanıp yeni bir devrin başlamasını ifade eder. Belki de plak piyasasının Kürt siyaseti ile kaset piyasası gibi direkt bir ilişki içinde olmamasından dolayı 45’lik Kürtçe plaklar çok fazla ilgi konusu olmamış ve bu piyasanın bazı isimleri zamanla unutulmuştur.

Merkez Kürt şehirleridir

Plakların üzerinde hangi yıl çıktığına dair bir ibare olmadığı için yıllarına dair bir saptama yapmak zor. 70’li yılların ilk yarısından sonra kaset, çoğaltılması kolay olduğundan 45’lik plak ve LP’lere oranla Kürtler tarafından daha çok tercih edildi. Plak için bir stüdyo ve plak şirketi gerekliyken -ki bu da resmiyet demekti- kasetin basit bir teyple bile kaydı mümkündü. Çoğaltması da hakeza çok masraflı değildi. Kasetler sadece müzikal amaçlarla da kullanılmıyordu, propaganda amacıyla yapılan siyasi konuşmalara da yer veriliyordu. Plaklar daha çok ticari kaygılar taşırken kasetler daha çok siyasi kaygılar taşıyordu. Plak döneminde merkez İstanbul iken kaset döneminde merkez Kürt şehirleridir. Kasetler için bağımsız örgütlenmenin de sembolüdür diyebiliriz. Fakat Unkapanı’nda plak döneminde olduğu gibi kaset döneminde de Kürtçenin kısmi piyasası siyasi iklime göre yer altına inecek veya gün yüzüne çıkacaktı.

Kaset piyasasının büyük gücü Kürt örgütleri

Kaset döneminin Kürtler arasında daha hızlı ve yaygın hale gelmesinde diasporadaki Kürtlerin önemli katkıları vardır. Yurttakine paralel bir biçimde diasporada da örgütlenen Kürtler, Avrupa’da çıkan kasetlerin ülkeye ulaştırılmasının yanı sıra, kaset kaydı yapan teypleri de tatil dönüşü yaptıkları seyahatlerde kendileri ile beraber götürmüşlerdir. Türkiye’de olduğu gibi Avrupa’da da ‘kayıtdışı’ olan Kürtçe kaset piyasasının büyük gücü Kürt örgütleriydi. Haliyle o dönemde müzikal ve teknik kalitesinin ötesinde Kürtçe kasetler kitle nezdinde etkili ve ulaşılabilir olma kaygısı taşıyordu.(17)

Aile veya arkadaş ortamında kayda alınan kasetler de, sonraki yıllarda müzik yapım şirketlerinin ilgisini çekecek ve kasetlerin elden geçirilip yeniden yayımlanmasına vesile olacaktı.(18) Hakeza dengbêj antolojilerinin hazırlanmasında da bu kasetlerden faydalanılacaktı.(19)

Anakronik ve popülist ifadeler

Kaset döneminin geç yıllarında yerel veya ulusal ölçekte göreceğimiz dengbêjlerin bazıları plak dönemini kendilerinin ‘altın çağ’ı olarak gören beyanlarda bulunacaktır. Döneme göre bilerek veya gayrı ihtiyari ’plak’ ve ‘kaset’in birbiriyle karıştırıldığı durumlar da olacaktır. Söz gelimi Mahmut Kızıl, verdiği bir beyanda (Stranlarımda Kürtler var, Özgür Politika, 10 Ağustos 2000) ‘Şu ana kadar çıkardığım 53 kasette de Kürtçe okudum’ diyerek, kasetlerin satışta olduğu dönemde çıkardığı plakları da kaset olarak haneye yazar. Sonraki dönemlerde de kasetin git gide piyasadan kalkması ile ’53’ rakamı, bu kez muhtelif yazı ve haberlerde nostaljik tınısı daha güçlü olduğu için ’53 plak’ olarak karşımıza çıkacaktır. Bazı yazılarda da, örneğin kasetin henüz bulunmadığı dönemler anlatılırken ‘kasetlere doldurmasını istedi’, ‘kasetlere doldurdu’ gibi anakronik veya daha fazla tıklama almak için ‘ilk Kürtçe plak çıkaran’, ‘plakları en çok satan’ gibi sahih olmayan popülist ifadelerle karşılaşmak işten bile değildir.     

60’li ve 70’li yıllarda çıkan 45’lik plakların tarihi hakkında bilgi olmadığı gibi, bu plaklara ilişkin bir diskografi de yoktur. Bu yüzden kabaca bu yıllar için 60’ların ortalarından 70’lerin ilk yarısının sonuna kadar olan sürece tekabül ediyor diyebiliriz.

Farklı parçalardan plaklar

Türkiye’de çıkan Kürtçe plaklar sadece Türkiye’de yaşayan müzisyenler ile sınırlı kalmamış. Kürtçe söyleyen Ermeni müzisyen Karapetê Xaço, Efrînli Cemîlê Horo, Kobanili Baqî Xido, Mihemed Arif Cizrawî, Hesen Cizîrî, Kawis Axa gibi sanatçıların plakları da piyasaya sürülmüştür.(20)

45’lik plaklara Kürtçe okuyanlar

45’lik plaklara Kürtçe okuyanlardan ismine ulaşabildiğim şunlar:

1- Savurlu Ahmet Akdoğan
2- Şükrü İzol
3- Diyarbakırlı Ramazan Karagöz
4- Diyarbakırlı Hamit Yeter
5- Zülfükar Yumruk
6- Mahmut Kızıl
7- Kemal Örkün
8- Hüseyin Tutal (Huseynê Farê)
9- Yüksekovalı Fikri Kaya
10- Ayşe Şan
11- Bedri Sesigüzel
12- Âşık Musa Pervani
13- Âşık Ali Cizreli 
14- Zaralı Âşık Hasan Turan
15- Asker Demirbaş
16- Celal Kırmızı
17- Nusret Gülsoy
18- Cemal Karadağ
19- Tahir Müjde
20- Bozan Ahmet
21- Sivaslı Mahmut Gülçiçek 
22- Âşık Kadir Gedikhanlıoğlu(21)
23- Bilal Bozdağ 
24- Abdulkadir Kurt 

 

Dipnotlar:

1-  Celal Güzelses’in oğlu Erdem Güzelses ve öğrencisi Hüsnü İpekçi’nin bu buluşma ile ilgili anlatımları için bkz.  Mehmet Ali Abakay, Diyarbakır folklorundan kesitler Celal Güzelses, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür Sanat Yayınları, 1995
2- Celal Güzelses (1899-1959) Türk sanat camiasının sıkça övdüğü taş plak döneminin ‘Şark Bülbülü’dür. Kürt tarafında ise ‘Kürtçe şarkıları Türkçeleştirerek Türklere hizmet eden bir hayırsız Kürt’ olarak eleştirilir. Celal Güzelses’in Hesen Cizîrî ile yukarıda buluşmasının yanında ölmeden önce katıldığı bir etkinlikte yaşadığı diyalog, onun son yıllarında ‘Kürt tarafı’ ile yüzleşebilmiş olacağına dair küçük işaretler verir bize. Bu konuya çok fazla girmeden Naci Kutlay’ın birkaç yıl önce Celal Güzelses ile ilgili bir televizyon programında (İMC TV- Dîrok programı) anlattığı anektodu burada aktarmak isterim. 1950’li yılların sonlarına doğru Ankara ve İstanbul’daki üniversiteli Kürt gençleri, “Doğu Geceleri” adı altında konserler düzenler ve bu gecelere Urfalı Cemil Cankat, Diyarbakırlı Celal Güzelses gibi şahsiyetleri davet ederler. Ankara’da bir geceye katılmak için gelen Celal Güzelses ile gençler, Çubuk Barajı’na piknik yapmaya giderler. Naci Kutlay, bu piknikte şahit olduğu diyalogu şöyle anlatıyordu: ‘Diyarbakırlı Celal Güzelses gelmişti. Ben kendim Ağrılıyım ama Diyarbakırlılarla hareket ediyorum, beni oraya götüren bir dürtü var, bir anlayış var. Baraja gittik. Diyarbakırlı Celal’a arkadaşları, hemşehrileri sordular. Celal abê dediler, Celal amca dediler, sen niye bu güzelim bu Kürt türkülerini götürmüşsün, buna şey koyuyorsun, Türkçe sözlerle bunu getiriyorsun, sanki bu Kürt malı değilmiş gibi bir şekil veriyorsun. Celal -Allah rahmet eylesin- çok akıllı bir şekilde, ‘Yeğenlerim dedi, istemiyorum o nağme, istemiyorum onun içindeki o ruh, o anlayış kaybolsun.”
3- Naim Dilmener, Bir Varmış Bir Yokmuş Hafif Türk Pop Tarihi, İletişim Yayınları, 3. Baskı 2006
4- Konu hakkında detaylı bilgiler için bkz. Mîtîngên sala 1967’an, Zinar Soran Çira dergisi, Nr. 14,Yıl: 1998
5-Sinan Gündoğar, Üç Kürt Ozanın Hikayesi, Elma yayınları, 2005, İkinci Baskı
6- Bkz. Dîrokçeyeke muzîkjeniya li dawetan, Argûn Kînas, PolitikART 278
7- Bkz. Di navbera ode û qeyda deng de Miradê Kinê, Lokman Turgut, PolitikART 240
8- Âşık Temeli, Söz Kısa Kalsın, Aryen Yayınları, 2020
9- Ayşe Şan’ın anıları için bkz. Kakşar Oremar, Prensesa bê tac û text- Eyşa Şan, Weşanen Şaredariya Bajare Mezin a Amede, Çapa Duyemîn, 2015
10- Kürt siyasetinde sosyal dinamikler ve değişimi için bkz. Cemil Gündoğan, Geleneğin Değersizleşmesi Kürt Hareketinin Sosyal Dinamikleri Üzerine, Vate yayınevi, 2016
11- Yakup Yakışan’ın Diyarbakır’daki ticari faaliyetleri hakkında bkz. 1963 Diyarbakır Ticaret Albümü
12- Şanlıurfa Sosyal Hayatında Müzik, Abuzer Akbıyık, Şurkav Şanlıurfa Kültür Sanat Tarih ve Turizm Dergisi, Sayı:26, Yıl: 2016  
13- Kitapta, kaynak kısmında ismi ‘Aşiq Perwanî Îsmaîl’ olarak yazılmış ki aslında Pervani ve İsmail iki farklı kişidir.
14- Mesam Vizyon dergisi, Sayı 18, Temmuz-Ağustos 2014
15- “Oy dere Kızıldere böyle akışın nere”, 2015, https://odatv4.com/oy-dere-kizildere-boyle-akisin-nere-3110151200.html [Erişim Tarihi: 14.12.2020]
16- Bilal Bozdağ biyografisi için bkz. Mehmet Bayrak, İçtoroslar’da Hakikatçi Alevilik, Özge yayınları, 2020
17- Bkz. 70’li yılların diasporasında Kürt müziği, İbrahim Bulak, PolitikART 283
18- Mahmut Baran örneği için bkz. Xortê ‘Lorî lorî’ hatiye, İbrahim Bulak, Yeni Özgür Politika gazetesi,  5 Ağustos 2020
19- Dengbej hikayeleri antolojide, 2018, http://yeniyasamgazetesi2.com/dengbej-hikayeleri-antolojide/) [Erişim Tarihi: 22.12.2020]
20- Arîf Cîzrawî’nin plakları ‘Aşık Ali Mihamet Cizreli’, Baqî Xido’nun ‘Baki Hıdo’, Karapetê Xaço’nun ‘Grabete Haço’, Hesen Cizîrî’nin ‘Hasan Cizreli’, ‘H. Cizrivî’, ‘Hasan Cizrevi’, Kawis Axa’nın da Kervis Ağa’ adıyla çıkmış. 
21- Kimlik adı Kadir İzci olan Birecikli sanatçının adı plak ve kasetlerinde Kadir Gedikanlıoğlu, Aşık Kadir Gedikoğlu, Aşık Kadir Gedikhanoğlu şeklinde de yazılmıştır. 

*Bu yazı PolitikART'ın 289. sayısında yayımlandı

Bir cümlelik silah: Kürdistan sömürgedir

Foto: İbrahim Demirel 70’li yılların ikinci yarısında Kuzeyli Kürt örgütleri içinde sömürgecilik tartışmaları popülerdi. Ancak o günlerdeki ...