Sait Kırmızıtoprak Kürtlerin daha çok tanıdığı adıyla Doktor Şivan, bir kuşağın belleğinde yer edinmiş karizmatik bir lider. Üzerine ağıtlar yakılmış, kitaplar yazılmış, belgesel çekilmiş, insanda uzak zamanlardan ve uzak diyarlardan gelmiş hissi uyandıran gizemli, 36 yıl yaşayabilmiş bir devrimci. Şimdiye kadar daha çok ''İki Sait Olayı'' ile anılmış olması bir yönüyle Doktor Şivan’ı yeni kuşakların tanımasına vesile olmuşken bir yönüyle de onu bu ''çözülemeyen olay'' girdabına sürüklemiş ve bazı yönlerinin gölgede kalmasına neden olmuştur. Kendisinin ''Dünya tarihinin şahit olduğu en korkunç, en tüyler ürpertici bir jenosid hareketi'' olarak tarif ettiği Dersim Katliamı’nda, ailesinden 54 kişilik öldürülür ve o katliamdan sağ kurtulduğu vakit de 3 yaşındadır.
Bazı fotoğraflarında kravatı, takım elbisesi, ince bıyığı ile gördüğümüz Doktor Şivan’ı bazı fotoğraflarında de şal û şepik ve başında kefisiyle görürüz. Aslında bu fotoğraf kareleri onun Doktor Şivan’a evrilme sürecinin resmidir bir bakıma.
Doktor Şivan 1959 yılında 49’lar davasından tutuklandığı vakit 24 yaşında genç bir tıp öğrencisidir. 49’lar davasından tutuklu Kürt aydınların anılarında da belirttiği üzere cezaevinde ortak paydaları ''Kürtçülük'' olan isimler, ''sağcı'' ve ''solcu'' diye iki gruba ayrılmıştılar. Doktor Şivan ''solcu'' grubun içindedir. Canip Yıldırım ''Solcuydu ama ayağı yere basan bir solcuydu'' der onun için.
Üniversite yıllarından |
Doktor Şivan, 1968 yılında yapılan TKDP Antalya Davası’nın duruşmasına seyirci olarak katılır. TKDP davasında tutuklananların Antalya’da bulunduğu esnada Doktor Şivan da 49’lar davasından aldığı sürgün cezasından dolayı Isparta’dadır ve onları cezaevinde de ziyarete gider. Duruşmalar esnasında Sait Elçi’nin savunmasından etkilenen Doktor Şivan’ın ona ''Sait ağabey, sen bizim onurumuz ve şerefimizsin'' dediği rivayet edilir. (Emre Taykara, Son Nokta dergisi, 23-29 Mart 2011) Antalya Davası tutukluları tahliye edildikten sonra Dr. Şivan, Sait Elçi’ye doktor olarak Güney Kürdistan’a gitme önerisinden bulunur ve önerisi kabul edilir. 4 Ekim 1969’da Çeko (Hikmet Buluttekin), Soro (Nazmi Balkaş) ve Reşo Zilan (Ahmet Kotan)’dan oluşan grupla Güney Kürdistan’a geçer. Güney Kürdistan’da IKDP tarafından kendilerine sağlanan kampta çalışmalara başlayan Dr. Şivan ve arkadaşları Güney’deki bu çalışmalar yanında özellikle sınır hattında örgütlenme çalışmaları da yaparlar. 11 Mart 1970 yılında Irak KDP’si ile Irak hükümeti Kürtler için özerk bir statü üzerine bir anlaşmaya varır. Bu anlaşmadan sonra Behdinan bölgesine gelen Doktor Şivan, Dişêşe’de hastane kurup, sağlık hizmeti verir ve bunlarında yanında da kamp içinde eğitim çalışmalarına ve siyasi faaliyetlerine de devam eder. Daha sonra Türkiye’ye döner ve yaptığı bu çalışmalar sonucunda 28-29 Haziran 1970 tarihinde 14 kişi ile Ankara’da TKDP’den farklı olarak T-KDP’yi (Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi) kurar. Sonrasında tekrar Behdinan’a döner. Örgütleme faaliyetleri sonucunda binlerce kişi partiye kazandırılır ve kamptaki kişi sayısı da 35’i bulur. Sonrasında tarihe ''İki Sait Olayı'' diye geçecek olay sonucunda Dr. Şivan ve iki arkadaşı, Brûsk (Hasan Yıkmış), Çeko (Hikmet Buluttekin); Sait Elçi, Mehemedê Bego ve Abdüllatif Savaş’ı öldürdükleri gerekçesi ile 26 Kasım 1971’de infaz edilirler.
Doktor Şivan ile Feqî Huseyin Sağnıç |
''Bağımsız Kürdistan'' ve ''Silahlı mücadele''
Doktor Şivan’ı dönemin Kürt siyasi hayatında teorisyen ve askeri yönüyle farklı kılan ''bağımsız Kürdistan'' ve ''silahlı mücadele'' hedefiydi, ve bu hedefler de doğal olarak onu bir ''kopuş’'a götürecekti. Fikirsel kopuş ile beraber ''ülkeye dönme’' süreci işler ve bu iş için de Güney Kürdistan ve Irak KDP’si tercih edilir.
Doktor Şivan’ın mücadele arkadaşlarından olan ve PKK saflarında yaşamını yitiren Ömer Özsekmenler, 8 Ocak 1992 tarihinde onunla beraber hareket etme nedenini Abdullah Öcalan ile yaptığı mülakatta şöyle anlatır. ''Sait Kırmızıtoprak’ın örgütlediği parti, tamamen silahlı mücadeleyi ve halk savaşını öngören bir partiydi. Beni önemli ölçüde o partiye çeken şey oydu. Şivan’ın kurduğu KDP, bağımsız Kürdistan’ı öngörüyor ve Kürdistan’ın dört parçasında, silahlı mücadeleyi savunan faaliyeti içeriyordu.'' (Serxwebûn, Temmuz 2014)
Kürtçe gramerine ilişkin çalışmaları ve görüşleri
Doktor Şivan’ın siyasi kişiliğinin yanı sıra Kürt dili üzerine çalışmaları da mevcut.
Ölümünden sonra Doktor Şivan’ın arkadaşları ve ardıllarının çıkardığı yayın organlarında da Kürtçe görünürdür. Örneğin; Türkiye sınırları içerisinden tümüyle Kürtçe çıkan ilk dergi olma özelliğine sahip Tîrêj dergisinin çıkarılmasına ''Şivancılar'' öncülük etmiştir. Hakeza Avrupa’da Şivan’ın ardılı olduğunu söyleyen grupların çıkardığı Brûsk ve Armanc dergilerinde de Kürtçe görünürdür. Doktor Şivan’ın ve grubunun Kürtçe konusundaki hassasiyeti Kürt siyasetçi Fuat Önen’in de dikkatini çekmiş ve teorisyen olarak gördüğü Doktor Şivan’ın bu konuda da ''övgüyü hak ettiğini’' söyler. Doktor Şivan’ın ölümünden sonra arkadaşları Türkiye ve Kürdistan’da DDKD adıyla örgütlenmeye gider. Avrupa’da da Brûsk grubu Dr. Şivan taraftarları tarafından 1975 yılında Almanya merkezli olmak üzere Avrupa’da kurulur.
Kendilerini Kürtçe ''Rêxistina Kurdên Marksist û Leninıstên Kurdistana Tırkıya- Brûsk'' Türkçede de ''Türkiyeli Marksist-Leninist Kürdlerin Örgütü-Brûsk'' diye adlandırırlar. Belçika merkezli Brûsk adında bir dergi de çıkartırlar. Yine aynı grup tarafından Joyce Blau’nun Kürtçe-Fransızca-İngilizce hazırladığı ve Doktor Şivan tarafından belli ilavelerle Fransızcadan Kürtçe-Türkçeye çevirdiği sözlük tekrardan basılır. Kitabın önsözünden anladığımız kadarıyla ilk baskısı 1971 yılında yapılmış.
Brûsk-Batı Almanya imzası ve 1975 Temmuz tarihli Dr. Şivan’dan ''büyük devrimci ağabeyimiz'' diye söz edildiği kitabın önsözünde şöyle yazar: ’’Kürt Dilinde yaratılan bu boşluğu gidermek amacı ile büyük devrimci ağabeyimiz, yoldaşımız Dr. Şivan, yayın çalışmalarına başlamıştı, biz onun yarıda kalan çalışmalarını bıraktığı yerden sürdüreceğiz. Önümüzdeki güçlükler bir iki değil, bin türlü olsun isterse. Nitekim güçlükler çeşitlidir gerçekten, ancak yılmayacağız.''
İlginçtir yine Brûsk grubu yani Weşanên Şivan, aynı yıl 'Hişyarbûn’ adıyla yazarı 'Kurê Kurd' olan bir şiir kitabı yayımlamış. Şiirleri okumadan önce bir an Doktor Şivan’a ait olabileceğini düşündüm bu kitabın, fakat şiirleri okuduktan sonra anladım ki Sovyet Kürtlerinden biri tarafından kaleme alınmış ve kısa bir araştırma ile Kurê Kurd’ın Eliyê Evdilrehman olduğunu öğrendim. İlk baskısını 1959 yılında Erivan’da yapmış.
Doktor Şivan ve Qasimlo’nun dil üzerine konuşmaları
1976 yılında Kava yayınları, Celadet Bedirxan ve Roger Lescot’nun Fransızca yazdığı ''Grammaire Kurd'' kitabının Kamiran Ali Bedirxan’ın gözden geçirmiş halinin Türkçe çevirsini yayımlar. Kitabın yazarı olarak 'K.Bedirxan ve S.Şivan geçer. K. Bedirxan, Kamiran Âli Bedirxan ve S. Şivan ise Doktor Şivan’dır. Kava
imzalı sunuş yazısında Celadet ve Kamiran Bedirxan ile ilgili birkaç bilgiden sonra Doktor Şivan için şunlar denilir: ''ŞIVAN, kitabın yazarları arasında en ilginç olanıdır. Günümüze kadar kişiliğinde birçok yeteneği birleştirmiş ilk ve tek Kürt aydınıdır dersek Kürt aydınlarına hiçte haksızlık etmiş sayılmayız. Bizim için önemli olan, dil çalışmalarının yanında asıl ilginç olan yazarın politik kişiliğidir. Ne yazık ki yazarın bu yanı hâlâ yeterince açığa kavuşmadı.''
Kitapta Doktor Şivan’ın Ş. Şivan imzasıyla bir 14 Mart 1971 tarihli bir Kürtçe önsözü de var. Önsözden Doktor Şivan’ın hem Kürtçenin Kurmanci lehçesine çok hakim hem de dönemin Kurdoloji çalışmaları hakkında da haberdar olduğu rahatlık görülebilinir. Ehmedê Xanî, Celadet Bedirxan, Thomas Bois’dan alıntılar yaparak Kürtçenin içinde bulunduğu durum ve Kürtçe üzerine yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Doktor Şivan yazısında alfabe sorununa da değinir. Kürtler için en uygun alfabenin Celadet Bedirxan’ın geliştirdiği Latin alfabesi olduğu görüşünü savunur. Ayrıca dönemin Kürt siyasilerinin Kürtçeye olan ilgisizliğini de eleştiren Doktor Şivan, İran devleti tarafından öldürülen İKDP lideri Abdurrahman Qasimlo olan bir anısından da söz eder. İlginç ve bahsedilen sorunun halen de aktüel olması nedeniyle Türkçe çevirisiyle bu bölümü olduğu gibi burda da paylaşmak istiyorum.
''Geçen yıl, tesadüf sonucu Abdurrahman Qasımlı (Prag Üniversitesi’nde profesör ve Kürt ve Kürdistan tarihi kitabının yazarı) bizim yanımıza geldi. O günlerde de ben yoğun bir biçimde Kürtçe okuma ve yazma öğrenmek ile meşguldüm. Qasımlo ve yanındaki arkadaşları sürekli siyasi konular üzerine konuşmak istiyordu. Ben de konuyu hep dil üzerine getiriyor, arkadaşların dikkatini bu konuya çekmek istiyordum. Bunu gören Qasim arkadaş biraz şaşırarak dedi:
''-Senin işin ne ki? İnsan hem entelektüel hem de ülke dışında olacak ve siyaset ile ilgili olmayacak, bu nasıl olur?
-Kardeş, ülke içinde ve dışında palavra ile yapılan siyaset kafama yatmıyor. Belki yaptığım iş bazılarının nazarında küçük görünebilir fakat benim için her şeyden önemli ve esas olan şey Kürtçeyi öğrenmektir.
- Sen Kürt değil misin?
-Evet Kürdüm. Fakat Kürtçem o kadar iyi değil. Sebebi de anadilimin Zazaca olmasıdır. İkincisi de, bildiğin gibi, sözlü ve yazılı dil arasında da önemli farklar vardır. Eğer kişi üzerine fazla kafa yormazsa hiçbir vakit Kürtçe ile Kürtlere edebi, siyasi ve sosyal konularda yazamaz ve bu alanlarda da hizmet veremez.
İnce, güler yüzlü ve sempatik Qasimlo birden sustu ve düşündü, sıcak kanlı sesiyle konuşmaya başladı.
-Kusuruma bakma. Ben de senin gibi düşünüyorum. Doğrusu şimdiye kadar öğrenciler ve entelektüellerimiz arasında sürekli, yüksek siyaset modaydı ve doğrusunu söylemek gerekirse dil sorunuyla da fazla ilgilenmedik. Bazı arkadaşlarımızın nazarında dil sorunu linguistik bir konu ve küçük bir iş olarak görülüyor. Paris’te ve Avrupa’da onca enstitü veya Kürtçe üniversiteler olmasına rağmen Avrupa’daki siyasi Kürtler bu tür şeylere önem vermiyorlar ve Kürt dili, edebiyatı, sanatıyla birkaç kişi haricinde pek ilgilenen yok. İlginç olan da şu ki, okuryazar ve aydın Kürtler hem ülkede hem ülke dışında Kürtçe öykü, şiir destan veya makale yazacaklarına çoğu yabancı dillerde Kürt davası güdüyor ve Kürt diline özgürlük istiyor!? Bu yüzdendir ki Kürtçe enstitülerdeki öğrencilerinde çoğu da yabancılardan oluşuyor. Yüksek siyaset ile uğraşan Kürtlerimiz de bu tür küçük şeylere tenezzül etmiyorlar(!)
Qasim arkadaş aslında yaramıza parmak basmış ve açık ve keskin bir biçimde eksikliğimizi, yetersizliğimizi ve yanlışımızı yüzümüze vurmuştu. Özellikle Türkiye’de çok insan var ki yüksek siyasette de yazarlıkta da yabancı dillerde böbürlenip, mangalda kül bırakmıyor. İçlerinde de öyle insanlar var ki, bu dejenere, oportünist ve dargörüşlü nitelikleriyle de ''secaat'!' arz ederler. Hadlerini bilip, geri planda duracaklarına bu nitelikleriyle övünüp, arkadaşlara bencil ve kıskanç davranırlar. Hatta ellerinden gelse, dürüst, genç ve düşünen insanlara engel olurlar. Bu tür küçük burjuva ve siyaset tüccarlarına rahmetli Celadet’in sözleriyle seslenelim: ''Ya kendi dilinizde okuma yazmayı öğrenin ya da kendinize biz Kürdüz demeyin!''
Avrupa’ya gitme meselesi
Bazı yazılarda Doktor Şivan’ın Fransa’ya gittiği yazılır. Fakat bunu teyit edecek bir kaynağa rastlamadım. Kürt araştırmacı ve yazar Mahmûd Lewendî’nin 'Dr.Şivan (Dr. Sait Kırmızıtoprak)’ adıyla Çira (Sayı:8, 1996) dergisine yazdığı bir yazıda, Doktor Şivan’a ait belgeleri Suriye’ye gezisinde Kürt aydın Hesen Hişyar’ın oğlu Gurgin’den aldığını yazar ve yazıda belgelere de yer verir. Bu belgelere göre 1967 yılında ''yedek subay'' olarak askere gitmiş ve bu yılın sonunda Fransa’da doktora yapabilmek için bir bursa müracaat etmiş ve müracaatı kabul edilmiş.
Belgeler arasında Doktor Şivan’ın pasaportu da vardır. 1968 yılında alığı pasaporta göre Yunanistan’a seyahati var. Yine Fransa Konsolosluğu tarafından gönderilen bir belge de var ki bu belgeye göre 1968 yılında Beyrut’a da gitmiş olma ihtimali var.
Tarık Ziya Ekinci’nin anlatımıyla Doktor Şivan
1965-1969 yılları arasında Türkiye İşçi Partisi'nden Diyarbakır milletvekilliği de yapmış Tarık Ziya Ekinci de anılarında Doktor Şivan ile buluşmasından şöyle bahseder: ''1968 yılı başlarıydı. Doğu mitingleri sona ermiş, Ankara'ya dönmüştüm. Bir gün Diyarbakır'dan tanıdığım inşaat mühendisi arkadaşım Hüseyin Akar ve meslektaşı Yusuf Kaçar'la birlikte Dr. Sait Kırmızıtoprak evde beni ziyarete geldiler. Kısa bir sohbetten sonra Sait Kırmızıtoprak bana Kuzey Irak'a gideceğini, Barzani hareketine katılarak oradaki mücadeleye destek vereceğini anlattı ve bu girişimi için ne düşündüğümü sordu. Ben bunun kesinlikle yanlış olduğunu, Kuzey Irak'ta yürütülen mücadeleye hiçbir katkısının olamayacağını, eğer oradan sağlayacağı bir destekle Türkiye'de bir etkinlik göstermeyi düşünüyorsa bunun da sonuçsuz kalmaya mahkum olduğunu anlattım. Kuzey Irak'ta ABD'nin güdümünde yürütülen bir mücadelenin er geç hüsranla biteceğini, kendisinin de sıkıntılara maruz kalacağını belirttim. Dr. Kırmızıtoprak'ın tutukluluk dönemindeki ilişkilerinden ve Yön'deki yazılarından TİP'e yakın sol bir eğilim taşıdığını biliyordum. Antiemperyalist düşüncede olacağını tahmin ettiğim için ABD emperyalizminin denetimindeki bir mücadelenin sonuçsuz kalacağına değindiğimde bana katılacağını ummuştum. Ancak ABD'nin desteğiyle mücadele etmenin yanlış olduğunu kabul etmiyor ve somut koşullar gerektirirse böyle bir destekten yararlanılabileceğini savunuyordu. Aramızda derin bir görüş ayrılığı vardı. Beni ikna etmesinin mümkün olmadığını anlayınca herhangi bir öneride bulunmadan Kuzey Irak'a gitme kararlılığını yineleyerek ayrıldı.''
Doktor Şivan bahsedilen görüşmeden birkaç yıl sonra yazacağı 'Kürt Milli Hareketleri ve Irak’ta Kürdistan İhtilali’ kitabında emperyalizm konusuna değinirken Ekinci’ye cevap mahiyette şöyle bir tespitte bulunacaktı: ''Kürt halkının direkt ve gerçek emperyalistleri ve efendileri, Amerikan sermayedarları ve onların batılı ortakları değildir.
Kürt halkını, kendi siyasi hudutları içerisinde köleleştiren, bu halkın temel demokratik milli haklarını ve sosyal-kültürel değerlerini gaspeden ve de Kürdistan’ın yeraltı-yerüstü bütün zenginliklerini yağma eden ya da bu yağmayı kaba kuvvet kullanarak devam ettiren, o yerli az gelişmiş ülke hükümetlerinin kendileridir.’’
Dr. Şivan’ın anılması, Beyrut, 1974 Soldan sağa: Necmettin Büyükkaya, Ömer Çetin, Selah Bedrettin, Mustafa Sofi, Nazmi Balkaş (Soro) |
Dekolonyalist bir aydın olarak Doktor Şivan
Yakın dönem Kürt tarihinde Doktor Şivan’ın ''bağımsızlık'' ve ''silahlı mücadele'' fikirleri dışında, yazılarında en çok gözen çarpan yön Kürt dili, edebiyatı ve tarihi hakkındaki bilgisi ve ilgisi. Zira biri sözlük ve biri gramer olmak üzere Kürtçe iki çalışmanın altında imzası var. Bunlar o dönem şartları düşünüldüğünde azımsanacak çalışmalar değildir. Doktor Şivan’ın bahsettiğimiz alanlara ilişkin ilgisi ve bilgisi sadece entelektüel bir uğraş olarak görmek de yanıltıcıdır. Birkaç başlıkta Doktor Şivan’ın bu özelliğini açıklamağa çalışacağım:
Güney Kürdistan’da |
* Doktor Şivan sadece ulusal bilinci yüksek bir siyasi önder olarak tarif etmek yetersiz kalır. O aynı zamanda dekolonyalist bir Kürt aydınıdır. ''Bağımsızlık'' ile beraber teritoryal bir ''kopuş’'un yanında kültürel ve ideolojik ''kopuş'' üzerine de kafa yormuş. Doktor Şivan’ın T-KDP’nin birinci kongresine sunduğu raporun altına düştüğü not o yıllar düşünüldüğünde azımsanmayacak bir istektir: ''Görüldüğü gibi, yayınlarımız iki dilde yazılıyor. Özellikle bizim imkânlarımız da bu, epeyce zor ve pahalı bir iştir. Fakat, ya bazı arkadaşlarımızın Kürtçe bilmemeleri ya da Kürtçe yazı diline yabancı olmaları nedeniyle, biz bu zorluğu göze alıyoruz. Bu nedenle de, hiç olmazsa, Kürtçe bölümünü birçok kere okuyunuz, yazınız ve ancak mecbur olduğunuz zaman Türkçesine başvurunuz.'' ''Ancak mecbur olduğunuz zaman Türkçesine başvurunuz'' vurgusu Doktor Şivan’ın dekolonyalist yönünü anlamak açısından oldukça aydınlatıcıdır.
* Güney’deki Kürtlerin mücadelesine izleyici kalmak yerine aktif olarak katılmayı tercih eden Dersimli bir Kirmanc (Zaza) olan Doktor Şivan orda kaldığı sürece süre içerisinde Kurmancî’yi oldukça iyi öğrenir. Güney’de Kürtlerin kendi aralarında sadece Kürtçe konuşmasının, Doktor Şivan ve arkadaşlarının da örgütsel dilinin Kürtçe olmasına katkısı var. Politik anlamda bir ulusal birliğin yanı sıra kültürel anlamda da bir ulusal birliğin temellerini atmak istemiş.
* Bir diğeri neden de Doktor Şivan’ın entelektüel yönü ve Fransızca bilmesi ki o dönemler Kürtçe üzerine hem Kürt hem yabancılar tarafından yazılan Fransızca eserler mevcuttu.
Doktor Şivan’ın kürtaj sorununa bakışı
Siyasi ve kültürel konuların yanı sıra toplumsal sorunlara da ilgilidir Doktor Şivan. Türkiye'de 27 Mayıs 1983'te kürtaj yasal hale geldi. Fakat Doktor Şivan, 8 Ağustos 1962 tarihinde Yön dergisine ve 30 Nisan 1964 tarihinde Milliyet gazetesine yazdığı yazılarda kürtajın serbest olmasını savunmuş ve nedenlerini anlatmış. Özellikle kırsal kesimlerde ve düşük gelirli kadınların çocuk düşürmek için ciddi sağlık sorunları yaratacak yöntemlere başvurduğunu ve bunun önünün alınması için de kürtajın serbest olmasını savunan Doktor Şivan ''Düşürtmeyi kafasına koymuş kadın soluğu kocakarı ebeleri pis, izbe ve kana susamış kulübelerinde alıyorlardı'' diye yazar. Bu yazılarında gelir adaletsizliğine ve cinsiyet eşitsizliğine de değinen Doktor Şivan ''Kanaatimizce, çocuk düşürtmek probleminin çözüm yolları, Türkiye’nin ekonomik kalkınması ve sosyal reformların çözümüne bağlıdır'' der. Toplumun kadına yönelik katı ahlakçılığını da eleştiren Şivan, ''Riyakârlığı ve sahte ahlâkçılığı bırakalım. Kürtaj bir cinayetse, varlıklı aileler, bu cinayeti her gün işliyorlar'' diye seslenir kürtaj yasağını savunanlara. Aslında zenginler için fiilen kürtajın serbest olduğunu çünkü parayla en iyi koşullarda bunu yaptığını dile getiren Şivan konu hakkında ''… yalnız zenginlerin yararlandığı bir haktan, isteyenin yararlanmasını sağlamak anlamına gelir'' diyerek bir an önce kanun çıkarılması gerektiğini anlatır o yıllarda.
Yararlanılan Kaynaklar:
Dr. Şivan, Kürt Millet Hareketleri ve Irak’ta Kürdistan İhtilali, El Kolektifi yayınları, 2. Basım 2014, İstanbul
Joyce Blau, Ferheng Kurdi û Tırki, Fransızcadan Çeviren: Doktor Şivan, Weşanê Şivan, 1975, Brüksel
K. Bedirxan- S. Şivan, Zmanê Kurd-Kürd dili, Kava yayınları, 1976, İstanbul
Tarık Ziya Ekinci, Yayına hazırlayan: Derviş Aydın Akkoç, Lice’den Parisê Anılarım, İleşim Yayınları, 2. Baskı 2013, İstanbul
Fuad Onen, Ray Raman û Bîranîn, Weşanên Perî, 2012, İstabul
Azad Ronî, Berlin Dêrsim 1937-1938 Konferansı ve Kürt Soykırımları, Weşanên Mezopotamya, 5. Baskı 2019, Neuss
Musa Anter, Hatılarım, Aram Yayınevi, 4. Baskı 2016, İstanbul
http://www.drsivan.info/
Yönetmenliğini Çayan Demirel’in yaptığı 'Dr.Şivan (Sait Kırmızıtoprak)' belgeseli
Bu yazı 25 Kasım 2019 tarihinde Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlandı.
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen