Dienstag, 24. Mai 2022

ABD’den gelen ‘Hoyboncu’: Kiğılı Arif



• Kiğılı Arif, ABD’de 20 yıl kaldıktan sonra 1932 yılında memleketine dönmek ister. Bu dönüş esnasında 'Hoyboncu' olmaktan tutuklanır ve idamla yargılanır.


 


 

Yıl 1932, İstanbul’un hareketlendiği Mayıs ayının başları. Bir haber bomba gibi gündeme düşer! Kiğılı bir Kürt, Amerika Birleşik Devletleri’nden vapurla geldiği İstanbul’da tutuklanmıştır. Gerekçesi ise “Hoybonculuk”, yani o dönemde insanı idama götürecek kadar ağır bir suç! “Hoyboncu”, olmaktan idamla yargılanan Arif ismindeki adamın davası zamanla basının merakla takip ettiği bir davaya dönüşür. Türk basını Hoyboncuları dışarıda ararken, onlardan biri ayaklarına gelmiştir!

Peki bu Arif kimdir? 1912 senesinde bir Fransız vapuruyla ABD’nin Detroit şehrine gider. ABD’ye yerleştikten kısa bir süre sonra eşi ölür. Bir süre işçi olarak çalıştıktan sonra şeker ve meyve dükkanı açar. Sonrasında bu işi rast gitmez ve tekrardan fabrikalarda çalışmaya başlar. Toplamda 20 yılını ABD’de geçirir.  

1834-1914 arasında Osmanlı topraklarından onbinlerce Ermeni ABD’ye göç etti. Sadece Bingöl’ün bir kazası olan Kiğı’dan 2,690 kişi New York, Illinois, Michigan eyaletlerine yerleşti. Bu 2,690 kişi arasında Ermeniler olduğu gibi Kürtler de vardı. Misyonerlerin yardımıyla güvenli bir bölgede yaşamak için göç yollarına Ermenilerle beraber Kürtler de düştü. Beraber yaşadıkları Ermenilerle beraber onlar da bir yolunu bulup ABD’ye gittiler. Arif de bunlardan biriydi. 


Kürtlerin ilk Heyva Sor’u: Hilal-i Ahmer

Birinci Dünya Savaşı sonrası üniversite tahsili için gittiği ABD’de, Osmanlı zamanından oraya yerleşen Kürt ve Türk işçilerle ilişkiler kuran Sabiha Sertel de anılarında Arif’in de birazdan bahsedeceği Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nden söz eder: “Detroit’te Türklerin kurduğu ‘Teavün’ cemiyetinden başka bir de Kürtlerin kurduğu ‘Hilal-i Ahmer’ cemiyeti vardı. Bana iki teşkilattan da davet geldi. Trenden indiğim zaman beni epeyce bir kalabalık karşıladı.’’

Sabiha Sertel, işçilerin çalışma koşulları hakkında ise şunları yazar: “İşçilerin çalışma şartları çok ağırdı. Bunlar İngilizceyi bilmedikleri ve usta işçi olmadıkları için en ağır işlerde çalışıyorlardı. Hele Detroit’te Ford’un otomobil fabrikasında çalışan Türk ve Kürtlerin hayatı bir cehennemdi. Amerika’da o zaman bugünkü teknik ilerlemeler olmadığı için, çelik ocağına giren bir işçi, ateş karşısında bir dakikadan fazla duramıyordu. Her girişte gömlek değiştiren işçiler, yeryüzünden cehennemin ne olduğunu denemeleriyle öğreniyorlardı. Bunların çoğu gece çalışır, gündüz uyurlardı.’’


Başkanı Rumi Efendi adında biri

Sabiha Sertel’in anılarına göre o yıllarda Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin Başkanı ise “uzun boylu, iri yapılı, dağ gibi bir adamdı” dediği Rumi Efendi adında biridir. Sertel’in anlatımlarından Kürt ve Türklerin aralarında çelişkilerin olduğu pek anlaşamadıkları sonucu çıkıyor. Sabiha Sertel, Hilal-i Ahmer Cemiyeti daveti üzerine katıldığı bir toplantıda Kürt işçilerin arasından Mustafa Kemal önderliğindeki harekete gönderilmek üzere sadece o gün 50 bin doların üzerinde para toplandığını da yazar. 


Xoybûn Seyit Rıza’dan yardım ister

ABD’de de yaşayan Kürtlerin Kemalist harekete (sonrasında da hükümete) yardımları, Xoybûn örgütünün dikkatini çeker ve bunun üzerine Süreyya Bedirxan’ı ABD’ye gönderme kararı alınır. Süreyya Bedirxan ABD’ye gider, Detroit’te Xoybûn’un bir şubesini açar fakat Türk konsolosluğunun Xoybûn’a yönelik propagandalarının etkisinde kalan Kürtlerden istediği desteği alamadan döner. Bunun üzerine oradaki Kürtlerin çoğunluğunun Dersimli daha doğrusu Alevi olduğunu düşünen Xoybûn örgütü, Seyit Rıza’dan yardım istemeyi düşünür. Osman Sebrî’nin anılarında bahsettiği Celadet Bedirxan’la ilk karşılaşmasında da söz dönüp dolaşıp, ABD’deki Kürtlere gelir. Celadet Bedirxan, ABD’deki Kürtlerin Dersimli olduğunu, Kemalist propagandaların etkisinde kaldığını ve Xoybûn’a yardım vermediklerini bunu tersine çevirmenin ise ancak Seyit Rıza’nın onlara yapacağı bir çağrıyla mümkün olacağını anlatır. Bir pusulayla Seyit Rıza’nın yanına gidip gidemeyeceğini Osman Sebrî’ye sorar. O zaman 25 yaşında bir genç olan Osman Sebrî, Celadet’in daha doğrusu Xoybûn’un bu teklifini tereddütsüz bir biçimde kabul eder. Yeni geçtiği Suriye’den Dersim’e ulaşmak üzere yola çıkar. Filmleri aratmayan bu yolculuğunda Osman Sebrî hedefine ulaşamadan geri dönmek zorunda kalır.


11 Mayıs 1932 tarihli Son Posta 



Arif ile ilgili haberler

Şimdi dönelim Arif ile ilgili Türk basınında çıkan haberlere. “Şehrimizde [İstanbul’da] Hoybon Cemiyetine Mensup Birisi Yakalandı” başlıklı 11 Mayıs 1932 tarihli Son Posta gazetesi Arif hakkında şunları yazar: “Polis tarafından yakalanan adamın ismi Ariftir ve kendisi Erzincanlıdır. Arifin üzerinden Hoybon Cemiyetinin Amerikada bulunan şubesine ait vesikalarla beraber mühim miktarda para da çıkmıştır. Bu hain teşekküle mensubiyeti söylenen bu adamın buraya ne maksatla geldiği tahkik edilmektedir. Arifin isticvabında beşinci müstantik memur edilmiştir. 

Diğer taraftan öğrendiğimize göre Arifin üzerinde Hoybon Cemiyetinin Amerika şubesine beş yüz lira verdiğine dair bir de makbuz bulunmuştur.” 


Hoybon cemiyetine ait vesikalar

Arif vesilesiyle Türk basını, Xoybûn örgütü hakkında da bol bol hatırlatmalar yapar. 13 Mayıs 1932 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Arif’den ayrıntılı bir şekilde bahsedilir. 

Haberin bir bölümü şöyle: “Dün Arifin üzerinde 900 lira kadar bir para ve mühim vesikalar çıkdığını yazmıştık. 

Öğrendiğimize göre bu adamın üzerinde (900) liradan başka bir miktar dolâr, altın para ve beşi birlikler de çıkmıştır. Arifin üzerinde Hoybon cemiyetine ait vesikalardan başka kendisine doktor Nuri isminde birisi tarafından eski harflerle yazılmış bir de mektup bulunmuştur. Ayrıca Hoybon cemiyetine her ay muntazam surette verdiği aidata dair makbuzlar da üzerinde çıkmıştır.

Arif üzerinde çıkan para ile Erzincanda ticaret yapacağını Hoybon cemiyetinin hakikî maksadının ne olduğunu bilmediğini, kendisine bir hayır müessesi olarak tanıttıklarını, esasen yirmi senedenberi Amerikada bulunduğunu, kendisinden bu cemiyeti namına istenilen paraları da hayır işlerine sarfedilmek üzere verdiğini söylemiştir. 

Yapılan tahkikatın son safhası nedir?

Amerika’dan gelen ve hüviyeti şüpheli görülerek derdest edilen Kigili Arif’in isticvabına adliyece devam olunmaktadır. 

Maznun Amerika’dan İstanbul’a gelince vaziyeti şüpheli görülmüş, üzerinde Amerika’da bir şubesi bulunan Kürt Hobyan cemiyetine muaveneti naktiyede bulunduğuna dair makbuzlar zuhur etmiştir. Bu suretle bu adamın Türkiye’den iftirak gayesini güden bir cemiyetin mensubininden bulunduğu anlaşılmıştır. Zabıta kendisinin buraya ne sebeple geldiğini, sureti mahsusada gönderilip gönderilmediğini tahkik etmektedir.”


12 Mayıs 1932- Son Posta



Arif’in mahkemesi

Birkaç ay sonra Arif’in mahkemesi başlar. Haliyle basın mahkemeye de oldukça ilgi gösterir. 2 Ağustos 1932 tarihli Vakit gazetesi, mahkeme duruşması hakkında şunları yazar:

“Hüviyetin tesbiti bitince istintak kararnamesi okundu, bu kararnameye göre, üzerinde çıkan vesikalardan, Arifin Türkiye topraklarından bir kısmını elden çıkarmak için uğraşan ''Kürt Taşnak Hoybon'' komitesine mensup olduğu anlaşılmıştır. Bilinmeyen bir maksatla İstanbula gelmiştir. İstintak hâkimi onu ceza kanununun 125 inci maddesi ile mahkemeye sevketmiştir. Bu madde şudur:

''Türkiye Cumhuriyeti topraklarının tamamını veya bir kısmını bir ecnebî devlet idaresine geçirmeğe veya devletin istiklâlini tenkise, memleketin bir parçasını hükûmet idaresinden çıkarmağa teşebbüs eden kimse idama mahkûm olur.”

Arif, Isticvabında şöyle diyor:

— Amerikadaydım, bir gün bazı kimseler yanıma geldiler, ‘bir hayır cemiyetidir, sen de gir!’ dediler, hayriyun komitesine bundan iki sene evvel girdim, dokuz dolar para verdim. Bana bir vesika verildi. Buradan ayrıca bir de defter aldım, bavulumun bir kenarına attım…

(…)

Müteakiben, Arifin üzerinde çıkan ve Hoybon teşkilâtının resmî mühürünü taşıyan vesika okundu. Maznun:

— Cemiyetin ahvaline vakıf değilim Ben hayır cemiyetlerine para veririm, meselâ Hilâliahmere de şimdiye kadar 600 dolar verdim. Üzerimde diğerile beraber bunun da makbuzları vardı.

Demekte israr ediyordu. Reis, Arifin müstantiklikteki ifadesinin okunmasını emretti. Suçlunun bu ifadesi şöyledir.

“1912 senesinde Fransız Pate vapuruna amele yazılarak Viktoryaya gittim. Bir aralık Detrodi [Detroit] şehrinde şeker ve meyva dükkanı açtım, çok para kazandım. Fakat, sonra şansım döndü. Kaybettim, ayni şehirde bir kâğıt fabrikasında çalışan Hüsnü isminde bir arkadaşım bana yardım etti. Fabrikalarda çalıştım, memleketimde üç kardeşim vardır, bunları görmeğe gidiyordum.

Üzerimde çıkan makbuz, Hoybon teşkilâtının makbuzudur. Ölen vatandaşların cenazesini kıldıran, düşgünlere yardım eden bu cemiyete bir gün bende aza oldum.”

İddia makamının talebi üzerine, Arifin bavulunda bulunan bir iki mektubu okundu: “huzuru ailerine.. muhterem iki gözümün nuru biraderim Hüsnü efendi” diye başlayan mektupların birinde, kırık dökük bir ifade ve bozuk cümlelerle Arif şunları yazmıştı:

“Polisler bana bir parça zahmet verdiler, İşler iyi oldu. Bir şey yapmadılar. Allah rahmet eylesin… mektubun tarihinden beş gün sonra memleketime gideceğim. Memleketimin ahvalini bildireceğim, efendim. Burada zahire boldur. Yalnız bir parça para kıttır.”


Arif: Kürdüm efendim

Aynı günün Milliyet gazetesinde başka ayrıntıları da öğreniyoruz. Arif’in “Hıyaneti vataniye cürmile” mahkemeye çıkarıldığını özellikle vurgulayan gazete Arif’i şu sözlerle tarif ediyor: 

“Bu kadar ağır ve Vatan aleyhinde bir cürüm işlemekle maznun olan suçlu iri kemikli, geniş umuzlu, dik bakışlı, karakaş ve kara gözlü 45 lik bir adamdı.” 

Arif ile mahkeme reisi arasındaki bir diyalog da şöyledir: 

'' — Necisin?

— Kürdüm efendim.

Bu sorulan sualin cevabı değildi. Reis izah etti: 

— Kürt olduğunu anladık, Amerikada ne iş yapar, ne gündelik alırdın?

— Amerikada fabrikada çalışır, rençberlik eder ve dört dolar yevmiye alırdım. 20 sene çalıştım. Biraz para biriktirdim ve memlekete kardeşlerimin yanına dönmek için İstanbula geldim.’”  (2 Ağustos 1932 tarihli Milliyet gazetesi)

Milliyet, Arif için “Erzurumunun Kiği kazası ehalisinden” bilgisini veriyor fakat diğer bütün haberlerde Erzincanlı olduğu yazılır ki doğrusu budur çünkü 1936 yılına kadar Kiğı, Erzincan’ın bir ilçesiydi.  

Başka dikkat çeken ayrıntılar da Xoybûn örgütüyle olan ilişkileri hakkındadır. Arif’in anlatımlarına göre Xoybûn’un Detroit şehrinde 15 kadar azası varmış. 

Haberin devamında şunlar yazar:  

“Hoyban cemiyeti tarafından kürtçe yazılarak Arife gönderilen bu mektubun ne olduğu soruldı, şu cevabı verdi: 

— Bir Kürt ölmüştü. Gömmek için bankadan para almak lâzımdı. Halbuki Hoyban cemiyeti parasının suistimal edilmemesi için beş kişilik bir heyet intihap etmiş ve bankaya bu beş kişinin çekte imzası bulunmadıkça para verilmemesini emretmişti. Bu heyete ben de ithal edilmiştim.. Çeki imza etmem için bu mektup bana yazılmıştır. 

Bundan sonra reis makbuzların okunmasını emretti.

Zabıt kâtini okudu…

— Defeter 8. Hezar 19. Çekata, Lavtı Kûrta. Heft dolar, Zağlı Arif Mehmet efendi. 

Diğer makbuzlar da hemen ayni kelimeri ihtiva ediyor, yalnız para miktarı değişiyordu.

Maznun bu makbuzlara baktı: 

— Evet, verdiğim 9 dolara mukabil bana verilen makbuz, dedi, sonra maznunun müstantikteki ifadesinde 1912 senesinde Fransız Pake vapurile ve ateşçi olarak Detroit şehrine gittiğini, orada evvelâ bakkallık ve şekercilik yaptığını, fakat amele olduğunu, Hoyban cemiyeti teşekkül ediince de aza kaydettiklerini, bu cemiyetin orada 15 kadar azası, ve 500 dolar parası olduğunu anlatıyordu.’’ (2 Ağustos 1932 Milliyet)


Arif hakkında verilen karar

Arif’in hakkında nihaî karar verilir. Arif merakla mahkemenin vereceği kararı bekler:     

“Maznun kararı [,] boyununu ileri uzatmış, vücudünün ön kısmını mevkiinin kenarından dışarıya sarkıtmış olduğu halde heyecanla dinliyordu.

Zabıt kâtini ''Beraat'' kelimesini okur okumaz: 

— Ohh, çok şükür! diye derin bir nefes aldı ve :

— Teşekkür ederim, dedi 

Karar ittifakla verilmişti. Maznun derhal tahliye edildi.” (2 Ağustos 1932 Milliyet)

 


Günlük gazeteler dışında yararlanılan diğer kaynaklar:

- Sabiha Sertel,  Roman Gibi, Belge Yayınları, 1987

- Osman Sebrî,  Bîranînên min, Lîs Yayınevi, 2016

-  Meryem GÜNAYDIN, Vilayat-ı Sitte'den Amerika'ya Transatlantik Göç (1908 - 1914), Hiperyayın, 2019

- Hazırlayan: Jordi Tejel Gorgas, Kürt Milli Cemiyeti Xoybûn - İlk Milliyetçi Kürt örgütüne Dair Efsaneler ve Gerçekler”, Fransızcadan çeviren: Heval Bucak. Avesta Yayınları, 2020


Bu yazı PolitikART'ın 299. sayısında yayımlandı

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Bir cümlelik silah: Kürdistan sömürgedir

Foto: İbrahim Demirel 70’li yılların ikinci yarısında Kuzeyli Kürt örgütleri içinde sömürgecilik tartışmaları popülerdi. Ancak o günlerdeki ...