Samstag, 17. Juni 2017

Oryantalizmin dorukları

Yaşlı Kürtçe, genç Türkçe!

  • Kürt sanatında acı kendini başkalarına anlatmanın aracıdır. Hep anlatmak ister, bu yüzden egemenin dilini ondan daha iyi öğrenecek kadar azimlidir. Azimli olduğu için takdir edilmeyi bekler hep.


‘Saf Kürt profili’ni görsel sunumlarda temsil eden kahramanlar, Kürtçe’nin hangi yüzlerde kendine hayat bulduğu ve ‘acı’sının sunuş biçimi hep ‘egemen ulus’ ve onun devleti bağlamında tartışıldı. Bu yüzden kendine karşı korumacı ve hep sorunu egemen devlet bağlamında ele alma tembelliğinin geliştiği söylenebilir. Son dönem Kürt sinemasından, televizyonculuğuna, ticari ve sosyal tanıtım videolarından, fotoğrafçılığına kadar bize sunulan ‘saf Kürt profli’, sorunlu bu sebeple tartışılmaya değer bir konudur.
Katliamlarla yüz yüze kalmış toplumların sanatının mayasının acı oluşturur. Kürtler de bu mayayı kanlarıyla ödeyen toplumlardan biridir. Sanatını her nüvesinde benliğinin acıdığını hissetirir. Müziğinden tutalım sinemasına kadar, edebiyatından resmine kadar kesif bir hüzün vardır. Hep yardım bekleyen gözlerle etrafa bakınır. Onu anlayana duyduğu minnetarlık bir ömür sürer. Hep bekleyendir, belki geçen bir yolcu ona bir sırrını fısıldar, diye. Hep unutandır, başkalarına kaybettiklerini hatırlatmak için çıktığı yolda. Ömrünü geri kalanlara hediye etmeye hazır ruhu yaşlı bir acıyandır.
Acıyan toplumlar aynı zamanda zengin bir yas tutma kültürüne sahiptirler. Yas tutmak bireysel bir edim olmanın ötesinde kendi içinde bir davranış kurallarına ve ritüellere bağlı ortak bir kültüre dönüşür. Ve mesele kendisine ait olanı anlatmaya gelince yas tutar konumdadır, kendisine ait olan ile sadece sorunu işaret eder tabiri caizse parmak basar.

Kürt sanatında ‘acı’nın sunumu

 Kürt sanatında acı kendini başkalarına anlatmanın aracıdır. Hep anlatmak ister, bu yüzden egemenin dilini ondan daha iyi öğrenecek kadar azimlidir. Azimli olduğu için takdir edilmeyi bekler hep. Herkese ulaştırmak, duyurmak istediği ‘acı’yı ne kadar derinden hissetiğinin anlaşılması için hep fark edilmek istenir. Yalnız hissedilen acı bencilliktir, bir an önce kitlelere ulaşılması gerekir!
Kitlelere ulaştırılmaya çalışılan ‘acı’nın sunumu Türkçe’nin gözüyle resmedilmeye çalışıldığı için Kürt sinemasının ve görsel basınının ortaya çıkardığı imgeler ve algısı sorunludur. Özellikle Kürt sinemasında Kürt’ün kendine ait olan her şeyi yaşlı olan bir kareketerde kendine hayat bulur. Genç ya da çocuk karekterler ise ‘iki dil iki toplum’ arasında gidip gelen sarkac gibidir. Ama ibre hep egemen kültürden yanadır.
Kürt sinemasında yaşlı ve genç/çocuk karekterlerin kuşak, kültür çatışmasını, bolluğunu asimilasyon politikalarını izdüşümü olarak yorumlamak ne kadar gerçekçidir. Neden hep yaşlı anne, baba Kürt’ün dilini, kültürünü temsil ederken bir gözü hep topraktadır. Ne anlatılmak isteniyor bununla? Kör kör parmağım gözüme acıları mı başkalarına ya da bize hatırlatıyor, yoksa Kürtçe’nin ömrünün son demlerinde olduğunu kanıksatmaya mı? Belki acımasız bir eleştiri olarak kabul edilebilir, fakat bu durum ortaya çıkan ürünlere bakıldığında istisna olmaktan çıkıp kurala dönüşmüş durumda.

Egemene benzemek

Çünkü hep genç karekterlerin gözü yukarılarda ‘dev’ olarak gördüklerinde. Egemeni olmadan düşünülümez, hayal dahi edilemez. Hep ondan kaynaklı doğan yarayı gösterir. Yarasını çok sever, ona herkesin dokunmasını ister. Kimse kalkıp kıyıda köşede ölen yaşlı Kürtün yerini alacak birkaç genci bulalım demiyor ama egemenini bu kadar albenili sunması neye hizmet ediyor? Bu sebeple Kürt sinemasının bazı filmlerle yapmak istediğini anlamak zor. Egemenlerin gönüllerini serin tutmak, peyderpey ona benzediğimiz için müsterih olmasını telkin etmek adına, Kürt izleyiciye verilen mesaj bir şeylerin ölmek üzere olduğunu kanıksatmaktan başka bir şey değildir.
Yılmaz Güney’in bir dönem sinemasında canladırdığı Kürt tiplemelerinin güncellenmesidir. Çünkü Yılmaz Güney filmlerinden eski olan Kürt tiplemesini yerle yeksan ediyordu ama yerine kimin geleceğini sorusunu cevapsız bırakıyordu. Günümüzde de ekseriyet Kürt sinemasında da genç ve çocuğun yönünü nereye çevirdiği belli değildir.

Modern formlar ve üst kimlik

Bir diğer sorunlu alan görsel medyadır. Daha yaygın ve ulaşılabilr olduğu için daha çok  eleştirilmesi gereken bir alandır aynı zamanda. Tanıtım reklamlarında, dizilerde, özel programlarda modern öncesi bütün tınılar ak saçlı, ak örtülü teyzelerde amcalarda Kürtçe ile buluşturulurken, modernitesini kendi dinamikleriyle yaşamamış genç nesil travmatik bir biçimde modern formlar yani ‘üst kimlik’le hitap edecektir bizlere. Egemenlerin vermek istediği mesajı daha gözü yaşlı ve alıştırarak bizlere anlatmaya çalışır.
Bu tür görsellerin kullanımı rıza ile kendine yabancılaşmayı üretir. Bu noktada teşvik falan da istemiyor kimse, ama Kürtçe ve Kürdistani olan öğeleri ömür metofurunda hep son demlere tahsis etmek, asimilasyoncu görülen devlete gerek kalmaksızın onu yapacağı işten fazlasını ifa etmektir.
Kürdistan il, ilçelerinde gezen bir muhabirin görece yaşlı kadınlara Kürtçe mikrofon uzatırken gençlere Türkçe uzatmasının hatta bazen ısrar etmesinin politik izahını yapmak en kolaydır.
Popülerin kültürün diziler, klipler üzerinden Kürdistan’daki bütün evlere girmesi ile zaten gençler o dizilerdeki yeterince alımlı ve düzgün konuşan gençlere özeniyor, bunun yanında Kürt kurumlarının da kendi görsel sunumlarıyla bunu tamamlıyor olması asıl ‘acı’mızdır.
Her şeyi savaş ile açıklama hastalığından kurtulmadıkça bu tür konuları daha çok tartışacağız.
Son olarak, farzı misal Kürtçeyi yaşama ve yaşatma derneği kurmaya kalkışsak birçok Kürt ve dostu o derneğe üye olmak ister, duyarlılık gösterir. Çünkü Kürtçe’yi ‘acı’ çekerken görmek dokunaklı ama izlenilmeye değerdir.


Bu yazı 21 Ocak 2016 Yeni Özgür Politika gazetesinde yayımlandı

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen

Bir cümlelik silah: Kürdistan sömürgedir

Foto: İbrahim Demirel 70’li yılların ikinci yarısında Kuzeyli Kürt örgütleri içinde sömürgecilik tartışmaları popülerdi. Ancak o günlerdeki ...